Kişisel verilerin 108 sayılı Sözleşme dayanak gösterilerek yurt dışına aktarılması

“Kişisel verilerin 108 sayılı Sözleşme dayanak gösterilerek yurt dışına
aktarılması hakkında”
Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 22/07/2020 tarih ve
2020/559 sayılı Karar Özeti

Karar Tarihi : 22/07/2020
Karar No : 2020/559
Konu Özeti : Kişisel verilerin 108 sayılı Sözleşme dayanak gösterilerek yurt
dışına aktarılması hakkında karar

Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren veri sorumlusu tarafından reklam/bilgilendirme amaçlı
gönderilen bir kısa mesaj (SMS) hakkında ilgili kişinin şikayeti üzerine yürütülen inceleme
sürecinde, veri sorumlusundan alınan savunma yazısında şirketleri tarafından pazarlama
amacıyla işlenmesi yönünde rıza alınmış kişisel verilerin veri işleyen konumunda bulunan yurt
dışındaki bir firmaya aktarılmasının ve sadece söz konusu hizmetin yerine getirilmesi amacıyla
bu firma tarafından işlenmesinin, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun (Kanun)
5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendi doğrultusunda “veri sorumlusunun meşru
menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması” şartı kapsamında değerlendirildiğinin ifade
edilmesine rağmen, aynı savunmada veri sorumlusunun “veri gizliliği metni”nin Şikayetçi
tarafından onaylandığı diğer bir ifade ile verilerinin yurtdışına aktarımına rıza verildiğine
yönelik bir önceki ifadesi ile çelişen açıklamaların yer aldığı tespit edilmiştir. Bu duruma
istinaden Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun (Kurul) 08.07.2019 tarihli ve 2019/203 sayılı
Kararı ile veri sorumlusu hakkında müşterilerinin kişisel verilerini yurtdışındaki veri
tabanlarında saklaması ile ilgili olarak Kanunun 15 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası
kapsamında resen inceleme başlatılmasına karar verilmiştir.

Bu itibarla, 6698 sayılı Kanunun ilgili maddeleri hakkında veri sorumlusuna bilgi verilerek
kişisel verilerin yurtdışına aktarılmasının Kanunun 9 uncu maddesindeki hangi hukuki
gerekçeye dayandırıldığına dair açıklamaları ile konuya ilişkin tüm bilgi, belge ile kayıtların
tarafımıza gönderilmesi talep edilmiştir. Konuya ilişkin veri sorumlusundan alınan savunma
yazısında ise özetle;

  • Şirket tarafından gerçekleştirilen dijital pazarlama iletişimlerinde web tabanlı bir yazılımın kullanıldığı, söz konusu yazılımın web tabanlı olması nedeniyle yazılım üzerinden müşterilerine e-posta/sms gönderimi yapılabilmesi için müşterilerin verilerinin sunucuları Avrupa Birliği üyesi bir ülkede bulunan bulut veri tabanına SFTP kullanılarak (Dış Kaynak Firma) aktarıldığı,
  • Müşterilere ilişkin; (1) müşteri bilgisinin, (2) kendilerine e-posta ve SMS gönderim bilgisi dolayısıyla pazarlama bilgisinin ve (3) iletişim bilgisinin, dış kaynak firmaya aktarıldığı, Şirket tarafından yurtdışına herhangi bir özel nitelikli kişisel verinin ise aktarılmadığı,
  • Kişisel verileri yurtdışındaki dış kaynak firma’ya aktarılan müşterilerden açık rızanın alındığı, söz konusu açık rızanın 2018 yılından itibaren güncellenmiş Müşteri Kişisel Verilerinin İşlenmesine İlişkin Aydınlatma Metni ve Rıza Metni ile alındığı,
  • Veri işleyen konumundaki dış kaynak firmaya bu verilerin aktarılmasındaki hukuki gerekçenin ise Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinde düzenlenen veri sorumlusu olarak Şirketin meşru menfaati için veri işlemesinin zorunlu olması şartına dayandığı,
  • 6698 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde kişisel verilerin a) ilgili kişinin açık rızası ile ya da b) yeterli korumanın bulunması veya ilgili ülkede yeterli koruma bulunmuyorsa Kurulun izninin alınması suretiyle Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 6 ncı maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen veri işleme şartlarına dayalı olarak yurtdışına aktarılabileceğinin düzenlendiği, Kurulun yabancı ülkede yeterli koruma bulunup bulunmadığına Kanunun 9 uncu maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan hususlar çerçevesinde karar vereceğinin düzenlendiği, ancak Kurul tarafından bir yabancı ülkede yeterli koruma bulunup bulunmadığına henüz karar verilmemiş olduğu, bunun yanı sıra aynı maddenin (5) ve (6) numaralı fıkrasında kişisel verilerin yurtdışına aktarılmasında uluslararası sözleşmeler ile diğer kanun hükümlerinin saklı olduğunun ortaya konulduğu,
  • “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi”nin (108 sayılı Sözleşme) iç hukuka aktarıldığı, tüm Avrupa Birliği üye devletlerinin 108 sayılı Sözleşmeye taraf olduğu, Türkiye’nin 108 sayılı Sözleşmenin taraflarına ilişkin “… Sözleşme’nin onaylanmasının geçerliliği bulunmayan “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin anılan sözleşmeye taraf olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından temsil edildiği iddiasının herhangi bir biçimde kabulü anlamına gelmeyeceğini ve Türkiye’de sözde Kıbrıs Cumhuriyeti ile işbu Sözleşme kapsamında herhangi bir temasta bulunma yükümlülüğü getirmeyeceğini” beyan ettiği, bu beyan dışında 108 sayılı Sözleşme’nin taraflarına ilişkin Türkiye tarafından herhangi bir beyanda bulunulmadığı; Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrası uyarınca “usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmaların kanun hükmünde” olduğunun kabul edildiği, ayrıca ilgili fıkranın devamı hükmünde usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı düzenlemesine yer verildiği dolayısıyla kişilerin temel hak ve özgürlüklerinden olan kişisel verilerin korunması hakkına ilişkin 108 sayılı Sözleşme ile diğer kanunlar arasında çıkan uyuşmazlıklarda 108 sayılı Sözleşmenin esas alınması gerektiği kanısında olunduğu,
  • 108 sayılı Sözleşme’nin 12 nci maddesi uyarınca 108 sayılı Sözleşmenin taraflarına gerçekleştirilecek kişisel veri aktarımlarının (a) ve (b) bentlerinde sıralanan istisnalardan biri sağlanmadan yasaklanmaması veya özel izne tabi tutulmamasının 108 sayılı Sözleşmenin getirdiği açık kurallardan biri olduğu, Türkiye tarafından gerçekleştirilmiş herhangi bir sınırlandırma veya özel izne tabi tutulmaya ilişkin herhangi bir işlem bulunmadığı, bu kapsamda Kanunun 9 uncu maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkraları da dikkate alındığında 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesine dayanılarak 108 sayılı Sözleşmenin Taraflarına veri aktarımı yapılmasına ilişkin herhangi bir hukuki sınırlandırma ve/veya engelin bulunmadığı kanısında olunduğu,
  • “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına İlişkin Protokol”un 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında sınır aşan kişisel veri aktarımlarına ilişkin olarak taraf olmayanlara yapılacak aktarımlarda yeterli koruma sağlanıp sağlanmadığının değerlendirmesinin yapılacağının düzenlendiği, bu doğrultuda ilgili maddenin mefhumu muhalifinden taraf olanlara yönelik yeterli koruma değerlendirilmesinin yapılamayacağının anlaşıldığı, ek protokolün 2 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise (1) numaralı fıkraya hangi koşullarda çekince getirilebileceğinin düzenlendiği, buna karşın ülkemizin ilgili düzenleme hakkında herhangi bir beyanda bulunmadığı,
  • Şirketin hukuki gerekçeler (6698 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkraları ile 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesi) kapsamında 6698 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasının atfı ile 5 inci maddenin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinde yer alan “ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması” hukuki gerekçesine dayanılarak gerekli tüm idari ve teknik tedbirler alınmak suretiyle veri işleyen konumundaki dış kaynak firmaya hukuka uygun olarak veri aktarımının yapıldığı

hususlarına yer verilmiştir. Resen inceleme konusu kapsamında veri sorumlusundan alınan bilgi
ve belgelerin ilgili mevzuat çerçevesinde incelenmesi neticesinde Kişisel Verileri Koruma
Kurulunun 22/07/2020 tarih ve 2020/559 sayılı Kararında aşağıdaki değerlendirmelere yer
verilmiştir.

  1. Bilindiği üzere, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun “Kişisel Verilerin
    İşlenme Şartları”
    başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasında kişisel verilerin ilgili kişinin
    açık rızası olmaksızın işlenemeyeceği, ikinci fıkrasında ise Kanunlarda açıkça öngörülmesi,
    fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki
    geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün
    korunması için zorunlu olması, bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili
    olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, veri
    sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin
    kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için
    veri işlemenin zorunlu olması ve ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek
    kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması
    şartlarından birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerin
    işlenmesinin mümkün olduğu hükümleri yer almaktadır.

    Bu kapsamda kişisel veri işleme faaliyetinin öncelikli olarak açık rıza dışındaki işleme
    şartlarından birine dayanıp dayanmadığı değerlendirilmeli, eğer bu faaliyet Kanunda belirtilen
    açık rıza dışındaki şartlardan en az birine dayalı olarak gerçekleştirilemiyorsa, bu durumda veri
    işleme faaliyetinin devamı için kişinin açık rızasının alınması yoluna gidilmelidir. Açık rıza
    alınmasına gerek olmayan hallerden biri de resen incelemeye konu veri sorumlusu tarafından
    da belirtildiği üzere Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinde yer alan
    “ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru
    menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması” şeklinde belirtilen durumdur. Anılan bendin
    uygulanabilmesi için kişisel verilerin korunmasına ilişkin temel ilkelere uyulması, veri
    sorumlusunun meşru menfaati ile ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerinin gözetilmesi ve
    yarışan menfaatler arasında yapılacak olan değerlendirmenin sonucunda kişisel verilerin
    belirtilen fıkra kapsamında işlenip işlenemeyeceğine karar verilmesi gerekmektedir.

    Bu minvalde, Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinin uygulanabilmesi
    için iki aşamalı bir testin ele alınması gerekir. Yapılacak olan ilk değerlendirmede veri
    sorumlusunun meşru menfaatinin varlığı tespit edilmeli, ikinci olarak da, bu menfaatin ilgili
    kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar verip vermediği belirlenmelidir. Ancak, resen
    incelemeye taraf olan veri sorumlusu tarafından açık rıza dışındaki kişisel veriler açısından yurt
    dışına aktarımda Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendindeki işleme şartı
    dayanak gösterilirken meşru menfaatin ne olduğu hakkında ve bu menfaati ile kişilerin temel
    hak ve özgürlükleri arasında bir denge testi uygulanıp uygulanmadığına ilişkin herhangi bir
    açıklamaya yer verilmediğinden, kişisel verilerin veri sorumlusu tarafından yurt dışına
    aktarılmak suretiyle işlenmesinde geçerli bir meşru menfaatin bulunduğu kanaati hasıl
    olmamıştır.
  2. Bununla birlikte, 6698 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
    bendinde tanımına yer verilen “açık rıza”nın özgür irade ile açıklama, bilgilendirmeye
    dayanma ve belirli bir konuya ilişkin olma şeklinde üç unsuru bulunmaktadır. Bu kapsamda
    eğer birden çok kategoriye ilişkin verinin işlenmesine dair açık rıza beyanında bulunulacaksa,
    açık rızanın hangi verilerin hangi amaçlarla işleneceği gibi hususlara ilişkin verilmiş olması
    gerekmektedir. Veri sorumlusunun, veriyi kullanımı sonrasında gerçekleştireceği ikincil
    işlemler için ise (örneğin yurtdışına veri aktarımı gibi) ayrıca açık rıza alması gerekmektedir.
    Bununla birlikte, kişisel veri işleme faaliyeti, Kanunda bulunan açık rıza dışındaki şartlardan
    birine dayanıyorsa, ilgili kişiden açık rıza alınması yoluna gidilmeyecektir. Nitekim, veri işleme
    faaliyetinin, açık rıza dışında bir dayanakla yürütülmesi mümkün iken açık rızaya
    dayandırılması, aldatıcı ve hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olacaktır.

    Veri sorumlusunun, Kurula verdiği savunma yazısında, kişisel verilerin işlenmesinin hukuki
    sebebinin “ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri
    sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması” şartına dayandığını
    belirtmekle birlikte; ilgili kişilere sunduğu aydınlatma ve rıza metninde “… Şirketimiz
    tarafından sunulan ürün ve hizmetlerin sizlerin beğeni, kullanım alışkanlıkları ve
    ihtiyaçlarınıza göre özelleştirerek sizlere önerilmesi ve tanıtılması, kabulünüz kapsamında
    paylaşmış olduğunuz iletişim bilgilerinize reklam, promosyon vb ticari elektronik ileti
    gönderilmesi, saklanmasını ve … gönderim sağlanması için hizmet aldığı üçüncü kişilerle
    paylaşılması amaçlarıyla işbu metni kabul etmeniz halinde vermiş olduğunuz açık rızanız
    kapsamında işlenebilecektir.” şeklinde bir bilgilendirmede bulunduğu dikkate alındığında,
    kişisel veri işleme faaliyetinin asıl olarak ve yalnızca ilgili kişilerin açık rızalarına dayanılarak
    geçekleştirildiği izlenimine neden olduğu değerlendirilmiştir.

    Bahse konu savunma yazısının devamında ise, yurt dışına veri aktarımının 6698 sayılı Kanunun
    9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasının atfı ile 5 inci maddenin (2) numaralı fıkrasının (f)
    bendinde yer alan “ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri
    sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması”
    hukuki
    gerekçesine dayanılarak dış kaynak firmaya yapıldığı; pazarlama iletişimlerine izin vermiş
    kişilere/müşterilere e-posta/sms gönderimi yapılabilmesi için müşteri verilerinin sunucuları
    Avrupa Birliği üyesi ülkede bulunan bir bulut veri tabanına aktarıldığı ifadelerine yer verildiği
    görülmüştür. Ancak, aydınlatma metninde ve açık rıza metninde ilgili kişiler tarafından
    pazarlama amaçlı ileti gönderilmesine rıza verilmesi halinde bu kişisel verilerin yurtdışına
    bulunan bir firmaya aktarılacağına ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediğinden
    yurtdışına veri aktarımının veri sorumlusunun Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı
    fıkrasında belirtilen açık rıza dışındaki meşru menfaatleri kapsamında mı yoksa, ilgili kişilerin
    açık rızalarına istinaden mi gerçekleştirildiğinin anlaşılır olmadığı ya da söz konusu kişisel
    verilerin hangilerinin meşru menfaat çerçevesinde hangilerinin ise ilgili kişilerin açık rızalarına
    istinaden işlendiğinin açıkça belirtilmemiş olduğu kanaatine varılmıştır.
  3. Kanunun “Kişisel Verilerin Yurt Dışına Aktarılması” başlıklı 9 uncu maddesinde de
    kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamayacağı ancak, kişisel
    verilerin 5 inci maddenin ikinci fıkrası ile 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şartlardan
    birinin varlığı ve kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede; a) Yeterli korumanın bulunması,
    b) Yeterli korumanın bulunmaması durumunda Türkiye’deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri
    sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve Kişisel Verileri Koruma
    Kurulu’nun (Kurul) izninin bulunması kaydıyla ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın yurt
    dışına aktarılabileceği hükümleri düzenlenmektedir. Anılan maddenin devamında ise,
    “(3)Yeterli korumanın bulunduğu ülkeler Kurulca belirlenerek ilan edilir.

    (4) Kurul yabancı ülkede yeterli koruma bulunup bulunmadığına ve ikinci fıkranın (b) bendi
    uyarınca izin verilip verilmeyeceğine; a) Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri, b)
    Kişisel veri talep eden ülke ile Türkiye arasında veri aktarımına ilişkin karşılıklılık durumunu,
    c) Her somut kişisel veri aktarımına ilişkin olarak, kişisel verinin niteliği ile işlenme amaç ve
    süresini, ç) Kişisel verinin aktarılacağı ülkenin konuyla ilgili mevzuatı ve uygulamasını, d)
    Kişisel verinin aktarılacağı ülkede bulunan veri sorumlusu tarafından taahhüt edilen önlemleri,
    değerlendirmek ve ihtiyaç duyması hâlinde, ilgili kurum ve kuruluşların görüşünü de almak
    suretiyle karar verir.

    (5) Kişisel veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere, Türkiye’nin veya ilgili
    kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya
    kuruluşunun görüşü alınarak Kurulun izniyle yurt dışına aktarılabilir.

    (6) Kişisel verilerin yurt dışına aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler
    saklıdır.” hükümlerine yer verilmiştir.

    Veri sorumlusu tarafından Kurula sunulan bilgi, belge ve açıklamaların incelenmesi
    neticesinde, veri sorumlusunun dijital pazarlama iletişimlerinde web tabanlı bir yazılım
    kullandığı, söz konusu yazılım üzerinden müşterilerine e-posta/sms gönderimi yapılabilmesi
    için müşteri verilerini (müşterilere ilişkin; (1) müşteri bilgisi, (2) kendilerine e-posta ve SMS
    gönderim bilgisi dolayısıyla pazarlama bilgisi ve (3) iletişim bilgilerini) sunucuları Avrupa
    Birliği üyesi bir ülkede bulunan ,bulut veri tabanına aktardığı anlaşılmıştır.

    108 Sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması
    Sözleşmesinin (108 sayılı Sözleşme) “Kişisel Verilerin Sınır Ötesi Akışı ve İç Hukuk” başlıklı
    12 nci maddesinde ise;

    “(1) Otomatik işleme konu olan veya otomatik işleme konu olmak üzere toplanmış olan kişisel
    verilerin her türlü yoldan ulusal sınırların ötesine transferinde aşağıdaki hükümler uygulanır.

    (2) Bir Taraf, münhasıran özel yaşamın korunması amacıyla kişisel verilerin diğer bir Tarafa
    sınır ötesi akışını yasaklayamaz veya özel müsaadeye tabi tutamaz.

    (3) Bununla birlikte her bir Taraf, 2. fıkradaki hükümlere aşağıdaki durumlarda istisnalar
    getirebilir:

    (a) Kendi mevzuatının, belli kişisel veri veya otomatik kişisel veri dosyası kategorileri için,
    bu verilerin veya dosyaların doğasından kaynaklanan özel düzenlemeler içermesi, diğer
    Tarafın düzenlemelerinin ise eşdeğer bir koruma içermemesi durumunda;

    (b) Bu transferin bir Tarafın ülkesinden, bir diğer Taraf üzerinden Taraf olmayan bir
    devletin ülkesine yapılması durumunda, bu bendin başında atıfta bulunulan Tarafın
    mevzuatının boşluklarından yararlanmak üzere yapılacak bu tür transferleri engellemek
    amacıyla” hükümleri yer almaktadır.

    Veri sorumlusu Kurula verdiği savunmasında; müşteri bilgilerinin dış firmaya aktarılmasındaki
    hukuki gerekçenin Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendi kapsamındaki
    “veri sorumlusunun meşru menfaati için veri işlemenin zorunlu olması” olduğu, Kanunun 9
    uncu maddesindeki gerekçesine ilişkin olarak ise; tüm Avrupa Birliği üye devletlerinin iç
    hukukumuza aktarılan 108 sayılı Sözleşmeye taraf olduğu, Anayasanın 90 ıncı maddesi
    uyarınca “usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmaların kanun hükmünde”
    olduğunun kabul edildiği ve Milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı
    hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası antlaşma
    hükümlerinin esas alınacağı düzenlemesine yer verildiği, bu doğrultuda kişilerin temel hak ve
    özgürlüklerinden olan kişisel verilerin korunması hakkına ilişkin 108 sayılı Sözleşme ile diğer
    kanunlar arasında çıkan uyuşmazlıklarda 108 sayılı Sözleşmenin esas alınması gerektiği
    kanısında olunduğu, Kanun hükmünde olan 108 sayılı Sözleşmenin, serbest aktarım ilkelerini
    benimseyen 12 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri istisnasına dayanılan
    herhangi bir sınırlandırma veya özel izne tabi tutulmaya ilişkin şu zamana kadar Türkiye
    tarafından yapılan herhangi bir işlem bulunmadığı, bu kapsamda Kanunun 9 uncu maddesinin
    (5) ve (6) numaralı fıkraları da dikkate alındığında 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesine
    dayanılarak 108 sayılı Sözleşmenin Taraflarına veri aktarımı yapılmasına ilişki herhangi bir
    hukuki sınırlandırma ve/veya engelin bulunmadığı kanısında olunduğu, bununla birlikte
    “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması
    Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına İlişkin Protokol”un 2 nci
    maddesinin (2) numaralı fıkrasında (1) numaralı fıkraya hangi koşullarda çekince
    getirilebileceğinin düzenlendiği, buna karşın ülkemizin ilgili düzenleme hakkında herhangi bir
    beyanda bulunmadığı, Kurul tarafından yeterli koruma sağlayan ülkelere ilişkin somut
    değerlendirmenin de henüz yapılmamış olduğu, bu minvalde 108 sayılı Sözleşme’nin
    Taraflarından olan bir ülkede bulunan Dış Kaynak Firmaya yapılan kişisel veri aktarımının
    108 sayılı Sözleşme ve ilgili Ek Protokol’de belirtilen hukuki gerekçelerle yapıldığı ifade
    edilmiştir.

    Öncelikle, 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesinde, Sözleşmeye taraf devletlerin yalnızca
    özel hayatın korunması gerekçesiyle diğer taraf devletlere gerçekleşecek kişisel veri
    aktarımlarını yasaklayamayacaklarını veya özel bir izin öngörmek suretiyle
    kısıtlayamayacaklarının öngörüldüğünü belirtmek yerinde olacaktır. 108 sayılı Sözleşmeye
    İlişkin Açıklayıcı Rapor’un (Açıklayıcı Rapor) ikinci fıkrasında, bu düzenlemenin amacının
    Sözleşmeye taraf ülkelerin kişisel verilerin korunması bakımından yeterli düzeyde güvenceleri
    sağladığı yönündeki ön kabulden hareketle taraf ülkeler arasında veri akışının kolaylaştırılması
    olduğu, bununla birlikte, bu hükmün taraf devletler arasındaki veri akışının bildirime tabi
    kılınmasına veya tarafların iç hukuklarında belirli durumlarda yurt içinde veya sınır aşan
    nitelikte aktarımları yasaklamaya yönelik düzenlemeler yapabilme imkanını ortadan
    kaldırmadığı öngörülmektedir. Bahse konu Açıklayıcı Raporda Sözleşmenin 12 nci maddesinin
    Avrupa Birliği’ndeki (AB) uygulamasına ilişkin olarak ise, AB’nin gerek mülga 95/46/AT
    sayılı Direktif gerek 27/04/2016 tarih ve 2016/679 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey
    Tüzüğü (Genel Veri Koruma Tüzüğü-GVKT) hükümleri uyarınca 108 sayılı Sözleşmeye taraf
    olan ülkeleri herhangi bir başka değerlendirmede bulunmadan yeterli korumaya sahip ülke
    olarak nitelendirmediği ve Sözleşmeye taraf olmayı yalnızca yeterlilik değerlendirmesinde
    dikkate alacağı bir kriter olarak kabul ettiği hususlarına yer verildiğini de belirtmekte fayda
    görülmektedir.

    Bu kapsamda, Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen düzenleme uyarınca,
    Kurul tarafından güvenli ülke olarak ilan edilmemiş ülkelere ilgili kişinin açık rızası olmaksızın
    yapılacak kişisel veri aktarımlarının ancak Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında veya 6
    ncı maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen şartlardan birinin varlığı ve tarafların yeterli
    korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve Kurul tarafından aktarıma izin verilmesi halinde
    gerçekleşmesine imkan tanındığını belirtmek yerinde olacaktır.
  4. Kanunun 9 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasının (a) bendinde, Kurulun veri aktarımına izin
    verip vermeyeceğine ilişkin değerlendirmede ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin
    de dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır. Kişisel verilerin aktarılacağı ülkenin 108 sayılı
    Sözleşmeye taraf olması Kurulun değerlendirmesine esas teşkil edecek unsurlardan sadece bir
    tanesini oluşturmakta olup bu durum yeterli korumanın bulunduğu ülkelerin Kurulca
    belirlenmesinde kullanılmak üzere Kurulun 02.05.2019 tarihli ve 2019/125 sayılı Kararında da
    kabul edilen kriterler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte anılan maddede aktarıma konu
    kişisel verilerin niteliği ile işlenme amaç ve süresi, aktarımın yapılacağı ülkedeki veri koruma
    mevzuatı ve uygulaması ve bu ülkedeki veri sorumlusu veya veri işleyenin taahhüt edeceği
    önlemler gibi özellikle kişisel verilerin etkin bir biçimde korunmasını sağlamaya yönelmiş
    hususlar ve ülkemiz ile aktarımın yapılacağı ülke arasında veri aktarımına ilişkin karşılıklılık
    durumu da Kurulun değerlendirmesinde göz önünde bulundurulan diğer hususlardır.

    Bu minvalde, sözleşmeye taraf devletlerin iç hukuklarında belirli durumlarda yurt dışına veri
    aktarımını yasaklamaya yönelik düzenleme yapabileceğine dair “108 sayılı Sözleşmeye İlişkin
    Açıklayıcı Rapor”da yer alan açıklama ile Kurulun yurt dışına veri aktarımına izin vermesine
    ilişkin yapacağı değerlendirmede gerek 108 sayılı Sözleşme gibi ülkemizin taraf olduğu
    uluslararası sözleşmeleri gerek kişisel verilerin korunması veya özel hayatın gizliliğini koruma
    amacını taşımadan aktarımın yapılacağı ülke ile karşılıklılık halini dikkate alacağına ilişkin
    Kanunun 9 uncu maddesinde yer verilen düzenleme göz önünde bulundurulduğunda 6698 sayılı
    Kanunda öngörülen kişisel veri aktarım rejiminin 108 sayılı Sözleşme ile uyumlu olduğu
    değerlendirilmektedir.
  5. Kanunun 9 uncu maddesinin (6) numaralı fıkrasında ise “Kişisel verilerin yurt dışına
    aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır.” hükmüne yer
    verilmektedir. Bilindiği üzere, Anayasanın 90 ıncı maddesinde yer alan düzenleme uyarınca
    yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bu anlamda 108 sayılı
    Sözleşmenin de hukukumuzda kanun niteliğini haiz olduğu, Anayasanın 90 ıncı maddesine
    5170 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile yapılan ekleme ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin
    uluslararası antlaşmalarla kanunların aynı konuya ilişkin farklı düzenlemeleri öngörmesi
    halinde uluslararası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı öngörülmektedir. Ancak, bu
    maddenin gerekçesinde “uygulamada usulüne göre yürürlüğe konulmuş insan haklarına ilişkin
    milletlerarası antlaşmalar ile kanun hükümlerinin çelişmesi halinde ortaya çıkacak bir
    uyuşmazlığın varlığı halinde hangisine öncelik verileceği konusundaki tereddütlerin
    giderilmesi amacıyla 90 ıncı maddenin son fıkrasına hüküm eklenmektedir” açıklamasına yer
    verildiği, bunun uygulanabilmesi için de söz konusu uluslararası antlaşma hükümlerinin
    doğrudan uygulanabilir olması gerektiği, diğer bir ifadeyle antlaşma hükmünün “yeterince açık,
    kesin, koşulsuz ve uygulaması için devletin ilave bir tedbir almasını gerektirmeyecek nitelikte”
    olması gerektiği belirtildiğinden, doğrudan uygulanabilir olmayan daha soyut ve genel bir
    uluslararası antlaşma hükmü ile bir kanun hükmü arasında oluşacak bir uyuşmazlığın
    Anayasanın 90 ıncı maddesinin beşinci maddesinde yer alan düzenleme bağlamında bir çatışma
    teşkil etmeyeceği ve bu sebeple Anayasanın anılan hükmünün uygulama alanı bulmayacağı
    dolayısıyla genel nitelikteki uluslararası antlaşma hükmü ile kanun hükmünün çelişmesi
    halinde çelişen kanun hükmünün esas alınarak uygulanması gerektiği değerlendirilmektedir.

    108 Sayılı Sözleşmenin 4 üncü maddesinin birinci fıkrası da “her Taraf, kendi iç hukukunda
    işbu bölümde yer alan verilerin korunmasına ilişkin temel ilkelere işlerlik kazandırmak
    amacıyla gerekli önlemleri alır” hükmünü içermektedir. Diğer bir ifadeyle Sözleşme hükümleri
    taraf devletlerin iç hukukunda doğrudan hüküm ve sonuç doğurmamakta, ulusal veri koruma
    düzenlemelerine hakim olması gereken temel ilkeleri ve bu düzenlemeler vasıtasıyla ilgili
    kişilere sağlanacak güvenceye ilişkin usul ve esasları belirlemektedir. “108 sayılı Sözleşmeye
    İlişkin Açıklayıcı Rapor”da da, Sözleşmenin doğrudan uygulanabilir nitelikte olmadığı ve bu
    sebeple taraf devletlerin veri koruma hükümlerini iç hukuklarına dahil etmekle yükümlü
    kılındıkları ifade edilmektedir. Dolayısıyla 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesinin ikinci
    fıkrasında yer alan ve tarafların münhasıran özel hayatın gizliliğinin korunması amacıyla diğer
    bir taraf ülkeye kişisel veri aktarımını yasaklayamayacağına veya izin koşuluna
    bağlayamayacağına ilişkin hükmünün doğrudan uygulanabilir nitelikte olmadığı, bu minvalde
    söz konusu hükmün ne Kanunun 9 uncu maddesinin (6) numaralı fıkrası ne de Anayasanın 90
    ıncı maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca öncelikle uygulama alanı bulamayacağı; diğer
    taraftan Kanunun 9 uncu maddesinde öngörülen düzenlemenin 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci
    maddesine de aykırılık teşkil etmediği ve bu itibarla her iki düzenlemenin birbirini tamamlayıcı
    nitelikte olduğu dikkate alındığında, 108 sayılı Sözleşmeye taraf olmanın AB uygulamasında
    olduğu gibi 6698 sayılı Kanun kapsamında güvenli ülke statüsü tayini bakımından tek başına
    yeterli olmadığı ancak Kurul tarafından yapılacak değerlendirmede olumlu bir unsur teşkil
    edeceğini belirtmekte fayda görülmektedir.

    Bu itibarla, öncelikle 108 sayılı Sözleşmenin başlı başına kişisel verilerin yurt dışına aktarımına
    cevaz vermediği, veri sorumlusunun yurt dışına veri aktarımı yaparken Kanunun 9 uncu
    maddesinde belirtilen şartları sağlamaması halinde hukuka aykırı bir veri işlemenin gündeme
    geleceği, bu minvalde açık rıza alınmasını gerektiren kişisel verilerin yurtdışına veri
    aktarımının yapılabilmesi için ilgili kişinin açık rızasının alınması; Kanunda belirtilen diğer
    kişisel veri işleme şartlarına dayanılarak yurtdışına veri aktarımının yapılabilmesi için ise
    Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında ve 6 ncı maddesinin (3) numaralı fıkrasında
    belirtilen şartlardan birinin varlığı, tarafların yeterli bir korumayı taahhüt etmeleri ve Kurul
    tarafından izin verilmesi halinde yurt dışına kişisel veri aktarımının gerçekleşebileceğini
    belirtmek gerekmektedir.

    Veri sorumlusunun Kurumumuza verdiği bilgi, belge ve açıklamalardan, ilgili kişilerin
    pazarlama amacıyla işlenen kişisel verilerini açık rıza kapsamında, bunun dışında kalan kişisel
    verilerinin ise 6698 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasının atfı ile 5 inci
    maddenin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinde yer alan “ilgili kişinin temel hak ve
    özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri
    işlenmesinin zorunlu olması” hukuki gerekçesi kapsamında 108 sayılı sözleşmenin 12 nci
    maddesine dayanılarak aktarıldığı anlaşılmıştır. Ancak, veri sorumlusu 108 sayılı sözleşme
    kapsamında aktarım yaptığını ifade ederken ilgili dış kaynak firmaya aktarım yapılabilmesine
    ilişkin taahhütname hazırlandığına/hazırlanacağına dair herhangi bir bilgiyi Kurula
    sunmamıştır. Kurum kayıtlarında da veri sorumlusu tarafından Karar tarihi itibariyle
    taahhütnameye ilişkin herhangi bir başvuruya rastlanmamıştır.

    Sonuç itibariyle, veri sorumlusu tarafından gerek açık rızanın usulüne uygun ayrı bir metin
    olarak düzenlenmemiş olması gerek yurt dışına aktarım yapılacağının ilgili kişilere açık ve
    anlaşılır şekilde beyan edilmemiş olması; öte yandan açık rıza dışındaki işleme şartlarına bağlı
    olarak gerçekleşecek yurt dışına aktarımlarda ise veri sorumlusu tarafından meşru menfaate
    ilişkin denge testinin yapılmamış olması ve aktarım yapılan ilgili firma ile yazılı taahhütname
    yapılarak Kurulun izni alınmak üzere taahhütnamenin bir örneğinin Kurumumuza iletilmemiş
    olması sebepleriyle, bahse konu aktarımın Kanunun 9 uncu maddesinde belirtilen şartları
    sağlamadığı dolayısıyla hukuka aykırı bir veri işlemenin mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
  6. Diğer taraftan, Kanunun “Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hâle
    getirilmesi” başlıklı 7 nci maddesinde, “(1) Bu Kanun ve ilgili diğer kanun hükümlerine uygun
    olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması hâlinde
    kişisel veriler resen veya ilgili kişinin talebi üzerine veri sorumlusu tarafından silinir, yok edilir
    veya anonim hâle getirilir. (2) Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hâle
    getirilmesine ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır. (3) Kişisel verilerin
    silinmesine, yok edilmesine veya anonim hâle getirilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
    düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim
    Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik’in 7 nci maddesinde de Kanunun 5 inci ve 6 ncı
    maddelerinde yer alan kişisel verilerin işlenme şartlarının tamamının ortadan kalkması halinde,
    kişisel verilerin veri sorumlusu tarafından resen veya ilgili kişinin talebi üzerine silinmesi, yok
    edilmesi veya anonim hâle getirilmesi gerektiği düzenlemesine yer verilmektedir.

    Bu kapsamda, veri sorumlusu tarafından yurt dışına veri aktarımı konusunda ilgili kişilerden
    hukuka uygun bir açık rıza alınmamış olduğu, açık rıza dışındaki işleme şartlarından ise geçerli
    bir meşru menfaatin bulunduğuna dair denge testinin yapılmamış olduğu, bununla birlikte yurt
    dışına aktarımda Kanunun 9 uncu maddesine uygun olarak taahhütname hazırlanmamış ve
    Kurulun izni alınmak üzere Kurumumuza iletilmemiş olduğu dolayısıyla yurt dışına veri
    aktarmak suretiyle hukuka aykırı veri işlemenin söz konusu olduğu kanaatine varıldığından,
    veri sorumlusunun yurt dışına veri aktarımında geçerli bir hukuki işleme şartının bulunmaması
    sebebiyle Kanunun 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve ilgili Yönetmelik uyarınca, bu
    kişisel verilerin silinmesi veya yok edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
  7. Öte yandan, bilindiği üzere Kanunun “Veri Sorumlusunun Aydınlatma Yükümlülüğü”
    başlıklı 10 uncu maddesi, veri sorumlusu veya yetkilendirdiği kişinin, kişisel verilerin elde
    edilmesi sırasında ilgili kişilere “a) Veri sorumlusunun ve varsa temsilcisinin kimliği, b) Kişisel
    verilerin hangi amaçla işleneceği, c) İşlenen kişisel verilerin kimlere ve hangi amaçla
    aktarılabileceği, ç) Kişisel veri toplamanın yöntemi ve hukuki sebebi, d) 11 inci maddede
    sayılan diğer hakları” konusunda bilgi vermekle yükümlü olduğunu içermektedir. “Aydınlatma
    Yükümlülüğünün Yerine Getirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ”de de
    (Aydınlatma Tebliği) veri sorumluları veya yetkilendirdiği kişiler tarafından aydınlatma
    yükümlülüğü kapsamında uyulacak usul ve esaslar belirlenmiştir.

    Resen incelemeye konu olayda, veri sorumlusunun açık rıza alımında 2018 yılından itibaren
    güncellenmiş Aydınlatma Metni ve Rıza Metnini kullandığı görülmüş olup bahse konu metnin
    incelenmesi neticesinde;
  • Aydınlatma metninin Kanunun 10 uncu maddesi ve Aydınlatma Tebliğinde belirtilen detayda düzenlenmediği,
  • Aydınlatma Tebliği’nin 5 inci maddesinin (f) bendinde kişisel veri işleme faaliyetinin açık rıza şartına dayalı olarak gerçekleştirilmesi halinde, aydınlatma yükümlülüğü ve açık rızanın alınması işlemlerinin ayrı ayrı yerine getirilmesi gerektiği düzenlenmektedir. Veri sorumlusunun açık rıza şartına dayalı olarak gerçekleştirilecek veri işleme faaliyetinin, aydınlatma metninin içerisinde ayrı bir başlık altında ancak aydınlatma metni ile birlikte düzenlenmiş olduğu görüldüğünden, söz konusu uygulamanın Tebliğ’in 5 inci maddesine aykırılık oluşturduğu,
  • Aydınlatma Tebliği’nin 5 inci maddesinin (h) bendinde; “Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “hukuki sebep” ten kasıt, aydınlatma yükümlülüğü kapsamında kişisel verilerin Kanunun 5 ve 6 ncı maddelerinde belirtilen işleme şartlarından hangisine dayanılarak işlendiğidir. Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi esnasında hukuki sebebin açıkça belirtilmesi gerekmektedir” hükmüne yer verilmiştir. Veri sorumlusunun düzenlediği aydınlatma metninde ise kişisel verilerin toplanmasının hukuki gerekçesinin Kanunun 5 ve 6 ncı maddelerinde belirtilen işleme şartları olduğu şeklinde genel nitelikte ifadeye yer verildiği ancak bahse konu hukuki gerekçenin Tebliğ’de belirtildiği üzere Kanunun 5 inci ve 6 ncı maddelerindeki işleme şartlarından hangisine dayandığının açıkça belirtilmediği,
  • Aydınlatma Tebliği’nin anılan maddesinin (j) bendinde; “Aydınlatma yükümlülüğü yerine getirilirken eksik, ilgili kişileri yanıltıcı ve yanlış bilgilere yer verilmemelidir.” hükmüne yer verilmiştir. Veri sorumlusunun aydınlatma metninde ise, kişisel verilerin ticari ileti gönderilmesi için hizmet alınan üçüncü kişilerle paylaşılması amaçlarıyla açık rıza kapsamında işleneceğine yer verilmiş olduğu ancak bahsedilen üçüncü kişinin yurtdışında bulunan … isimli firma olduğundan bahsedilmediği, diğer bir ifadeyle bu verilerin yurt dışına aktarılacağına ilişkin açıklamaya yer verilmediği, kişisel verilerin yurtdışına aktarılmasına ilişkin eksik ve yanıltıcı bilgi verilmesi sebebiyle, ilgili kişinin neye rıza gösterdiği ve rızasının sonuçları hakkında tam bir bilgi sahibi olamadığı,
  • Aydınlatma Tebliği’nin anılan maddesinin (a) bendinde; “İlgili kişinin açık rızasına veya Kanundaki diğer işleme şartlarına bağlı olarak kişisel veri işlendiği her durumda aydınlatma yükümlülüğü yerine getirilmelidir.”, (f) bendinde ise; “Kişisel veri işleme faaliyetinin açık rıza şartına dayalı olarak gerçekleştirilmesi halinde, aydınlatma yükümlülüğü ve açık rızanın alınması işlemlerinin ayrı ayrı yerine getirilmesi gerekmektedir.” hükümlerine yer verilmiştir. Ancak, veri sorumlusunun aydınlatma metni ve açık rıza alınmasını tek metinde düzenlediği dolayısıyla ilgili kişiye tercihte bulunma seçeneğini sunmadığı

anlaşıldığından veri sorumlusunun Aydınlatma Tebliği’ne uyumda da yeterli dikkat ve özeni
göstermediği kanaatine varılmıştır.Sonuç itibariyle;

  1. Veri sorumlusunun, kişisel verilerin yurtdışına aktarılması ile ilgili olarak yurtdışına veri aktarımı konusunu düzenleyen Kanunun 9. maddesinde belirtilen hususlara uygun bir veri aktarımı gerçekleştirilmediği ayrıca 108 sayılı Sözleşmeye taraf olmanın AB uygulamasında olduğu gibi 6698 sayılı Kanun kapsamında güvenli ülke statüsü tayini bakımından tek başına yeterli olmadığı ancak Kurul tarafından yapılacak değerlendirmede olumlu bir unsur teşkil edeceği, dolayısı ile gerekli şartlar sağlanmadan kişisel verilerin yurt dışına aktarılması suretiyle hukuka aykırı bir kişisel veri işleme faaliyeti gerçekleştirildiği, bu sebeple Kanunun Veri Güvenliğine İlişkin Yükümlülükler” başlıklı 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde öngörülen “Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek” yükümlülüğünün yerine getirilmediği kanaatine varıldığından, tüzel kişi veri sorumlusu hakkında, Kanunun “Kabahatler” başlıklı 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca 900.000 TL idari para cezası uygulanmasına,
  2. Öte yandan, hukuka aykırı olarak yurtdışına aktarılan söz konusu kişisel verilerin 6698 sayılı Kanunun 7 inci maddesine uygun olarak silinmesi/yok edilmesi ve sonucundan Kurula bilgi verilmesi hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,
  3. Veri sorumlusunun, aydınlatma metnini 6698 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi ve bu maddeye dayanarak çıkarılan Aydınlatma Yükümlülüğünün Yerine Getirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğin 5 inci maddesinde belirtilen hükümlere uygun olacak şekilde güncellemesi ile aydınlatma yükümlülüğü ve açık rızanın alınması işlemlerini ayrı ayrı yerine getirmesi gerektiği yönünde talimatlandırılmasına

karar verilmiştir.